Denge
-
Bu gece , başka bir gece.
Yıldızının ışığı insanın yalnızca yüzünü değil, gözbebeğini parlatıyor.
İnsan neye bakarsa ona benzemeye başlıyor ya ; güz...
purple people
şu dakikalarda kafaya dikmeye hazırlandığım X-M DİET solüsyonun yaratacağı etkiyi yaratabilir boşalmayı arzulayan zihinlerinizde. dinlemeli, sabahlara kadar dinlemeli, mevsimler tüketmeli, dinlemeli.
tori amos- purple people
tori amos- purple people
saklımdasın
evet işte o fotoğrafta boynundan süzülen damlayım,
annenin eliyim, babanın göğsünde can bulan,
uykularına kattığın o turuncularım,
o manzarayım gözlerinde can bulan,
babana sarılan kollarınım,
ablana gülen gözlerinim,
dallarının arasında kaybolduğun o ağacım,
o ellerine aşık olan kadınım ben,
senim.
annenin eliyim, babanın göğsünde can bulan,
uykularına kattığın o turuncularım,
o manzarayım gözlerinde can bulan,
babana sarılan kollarınım,
ablana gülen gözlerinim,
dallarının arasında kaybolduğun o ağacım,
o ellerine aşık olan kadınım ben,
senim.
ufalanıyor, evet
bak başın yine dönüyor
dumana ara vermedin üstelik
kırılıyor, her küçük parça kendi içinde yinelenerek
ayaklar altında bırakılmış bir repertuar
hadi en baştan dinle tüm şarkıları
sıralarını es geçmeden
tabi kolay
çöpten bir adam çizip sırtına kanat kondurmak da
başını hare ile taçlandırmak da
kelime kelime katlanıyor huzursuzluğun yazdıkça
hayır sözler ahlaksız
sözünü geçiremediğin kadar gerçek
bir nefes daha çekmeye yeltenmediğin sigaran kadar sonlu
türediğince sonsuz
beklediğince yılgın
konuştuğunca anlamsız
sustuğunca sahipsiz
hissetmediğin kadar yitik
bıraktığın yerde arıyorsun acıyı
hissettiğin yerde yeller esiyor
silik
algıların aç
algıların 'savunmasız'
hep
ne idin, ne olmadın
aç kaldın
hep sen kaldın
istediğin boy ölçüştürmek
vücuduna kazınmış onca izle
hissettiklerini kapıştırmak
duyarsızca
birbirlerine savurdukları küfürleri dinlemek
yinelemek arsızlığını
titrek
yüzün akıyor
makyaj tutmuyorsun
beğenmiyor hiç bir son farkındalığını
o sona doya doya sahip olamayacaksın
ne ki
hiç bir son sana doya doya sahip olamayacak
bırakmayacaksın küllerini bile
daha yaşarken savuracaksın
yakmadan
iz iz
bak başın yine dönüyor
dumana ara vermedin üstelik
kırılıyor, her küçük parça kendi içinde yinelenerek
ayaklar altında bırakılmış bir repertuar
hadi en baştan dinle tüm şarkıları
sıralarını es geçmeden
tabi kolay
çöpten bir adam çizip sırtına kanat kondurmak da
başını hare ile taçlandırmak da
kelime kelime katlanıyor huzursuzluğun yazdıkça
hayır sözler ahlaksız
sözünü geçiremediğin kadar gerçek
bir nefes daha çekmeye yeltenmediğin sigaran kadar sonlu
türediğince sonsuz
beklediğince yılgın
konuştuğunca anlamsız
sustuğunca sahipsiz
hissetmediğin kadar yitik
bıraktığın yerde arıyorsun acıyı
hissettiğin yerde yeller esiyor
silik
algıların aç
algıların 'savunmasız'
hep
ne idin, ne olmadın
aç kaldın
hep sen kaldın
istediğin boy ölçüştürmek
vücuduna kazınmış onca izle
hissettiklerini kapıştırmak
duyarsızca
birbirlerine savurdukları küfürleri dinlemek
yinelemek arsızlığını
titrek
yüzün akıyor
makyaj tutmuyorsun
beğenmiyor hiç bir son farkındalığını
o sona doya doya sahip olamayacaksın
ne ki
hiç bir son sana doya doya sahip olamayacak
bırakmayacaksın küllerini bile
daha yaşarken savuracaksın
yakmadan
iz iz
...
veda etmeden gidilmez çocuk
bu vedadan sayılmaz çocuk
bir melek ölürken
böyle sessiz durulmaz çocuk
sustu içindeki
yorgun yüzündeki
düştü elindeki
öldü
bir melekti
...
veda etmeden gidilmez çocuk
bu vedadan sayılmaz çocuk
bir melek ölürken
böyle sessiz durulmaz çocuk
sustu içindeki
yorgun yüzündeki
düştü elindeki
öldü
bir melekti
...
Şüpheli Şarkının Şairi
çeşmim, çarem, çarmıhım
cümlen kopkoyu bir bıçak sırtında yana yana sevişmeye benzer
sihrim, sahim, sarhoşluğum
hücren kan kırmızı bir güneş batımında üşüyerek sevişmeye benzer
gel yetimimden bir kez ısır beni
gel yittiğimden savur tekrar bul beni
ben mahremimden bir cam çocuk yontmuştum sana
bir bahar vaktiydi, hamdım
titredim dalında duysana
şimdi yürekte kuyu
kuyuda et kemik
ve yaralı yamalı bir çıkrık sesi
seni ağladık aynı kahvenin köşesinde
günlerden pazartesi
Mabel Matiz
cümlen kopkoyu bir bıçak sırtında yana yana sevişmeye benzer
sihrim, sahim, sarhoşluğum
hücren kan kırmızı bir güneş batımında üşüyerek sevişmeye benzer
gel yetimimden bir kez ısır beni
gel yittiğimden savur tekrar bul beni
ben mahremimden bir cam çocuk yontmuştum sana
bir bahar vaktiydi, hamdım
titredim dalında duysana
şimdi yürekte kuyu
kuyuda et kemik
ve yaralı yamalı bir çıkrık sesi
seni ağladık aynı kahvenin köşesinde
günlerden pazartesi
Mabel Matiz
Duruyorum ve kendi etrafında dönüşünü izliyorum; ''dönüyorsun ve çevrende yıkılıyor dünya, birbirine giriyor evler, sokaklar, ağaçlar. Beyazlıklar, mavilikler siliniyor gökyüzünden, yerini alıyor alacalar, kaplıyor her yeri, vücutları kaybolmaya başlıyor insanların, geriye başıboş hayaletler kalıyor yanına''. Dönüyorsun ve öyle bir girdap yaratıyorsun ki kendine, durduğum yerde duramıyorum, alıkoyamıyorum, dalıyorum girdabın içine. ''dönüyorsun sadece, sadece dönüyorsun ve yıkılıyor ölüyor dünya''..
Günaydın;
Dört mevsim üşüdüğüm,
Dört mevsim terlediğim,
Dört mevsim uyuduğum
bir günün ardından günaydın.
Gözlerimi dolduran,
İçime bağıran,
Yüzümü güldüren bir sesle günaydın.
Kış.
Dört mevsim üşüdüğüm,
Dört mevsim terlediğim,
Dört mevsim uyuduğum
bir günün ardından günaydın.
Gözlerimi dolduran,
İçime bağıran,
Yüzümü güldüren bir sesle günaydın.
Kış.
tapıyorum
sen gibi baksın gözlerim
sen gibi göreyim
senden öte güzelliğe değmesin
bilmesin senden öte
ah!
olmayayım
bir adım gerinde kalmak nedir bilmeyeyim
düşmeyeyim bir nefes ötene
içime değdiğin yerde mührün
sönmesin alevi
düğümledikçe kör düğüm
senden öte çözülmeyeyim
bakmam, görmem, duymam, bilmem
olmadığın yerde
redd-i müdafa
zırhım sesin
iştahım nefesin
çoğaldıkça seninim
senim
sen gibi baksın gözlerim
sen gibi göreyim
senden öte güzelliğe değmesin
bilmesin senden öte
ah!
olmayayım
bir adım gerinde kalmak nedir bilmeyeyim
düşmeyeyim bir nefes ötene
içime değdiğin yerde mührün
sönmesin alevi
düğümledikçe kör düğüm
senden öte çözülmeyeyim
bakmam, görmem, duymam, bilmem
olmadığın yerde
redd-i müdafa
zırhım sesin
iştahım nefesin
çoğaldıkça seninim
senim
doğuramayacağın bir ölümün sancıları bunca sarsmamalıydı bedenini,
bunca kolay dile düşmemeliydi ölüm,
bunca kolay sızmamalıydı düşlerimize.
bunca büyük bir ağrıyla sıvanmamalıydı yaşamın,
bunca uyuşuk nefese esir edilmemeliydi zihnin,
bunca düş ziyan edilmemeliydi.
şimdi düşlerimde soruyorsun,
neden bizim ölümlerimiz gri? diye.
sessiz kalıyorum düşlerimde,
ama bak diyorum işte;
çünkü hayatlarımız siyah bizim,
ve bembeyaz düşlerimiz,
geriye bir tek gri kalıyor ölüme.
bunca kolay dile düşmemeliydi ölüm,
bunca kolay sızmamalıydı düşlerimize.
bunca büyük bir ağrıyla sıvanmamalıydı yaşamın,
bunca uyuşuk nefese esir edilmemeliydi zihnin,
bunca düş ziyan edilmemeliydi.
şimdi düşlerimde soruyorsun,
neden bizim ölümlerimiz gri? diye.
sessiz kalıyorum düşlerimde,
ama bak diyorum işte;
çünkü hayatlarımız siyah bizim,
ve bembeyaz düşlerimiz,
geriye bir tek gri kalıyor ölüme.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)