sen; benim haklılık payımsın,
sevgilim.
ah, siz!
siz,
bencilsiniz.
siz,
körpe duyguların tacirisiniz.
siz,
kimsesizsiniz!
tüm bu şarkılar neden bunca sana benziyor, sevgilim?
''sevemedim ben bugünü, sevemedim başından
göremedim geçtiğini
yanıbaşımdan, her yanımdan.

gelemedim ben oyuna,
gelemedim yaşımdan
kovaladım sevdiğimi
yanıbaşımdan, her yanımdan.

yaşamadım ben bugünü,
yaşamadım inadımdan,
göremedim geçtiğini
yanıbaşımdan, her yanımdan.

ellerin uzanmasın
uzak dursun dedim, sakın dokunmasın,
hayal ettiklerim bana yakışmasın,
inancım yok benim.''



okuduğum bir film gibisin
sanki yazdığım bir heykel..
tabiatın açtığı yara gibisin
sanki avcumda kurumayan mürekkep!

aynı arabayı çeken iki at..
birbirinden yorgun, birbirinden bıkkın..
yıkılmış bir krallık, aşkımız..
saray yanıyor, hazine talanda..
saadetin arta kalanında
asla çift gelemeyen zarlarız biz..
telaşımız, berbat.

hangimiz
hangimizin sesinin yankısı..
hangimiz
hangimizin aynası..
hangimizden hangimize
köpürüp duruyor ki dalgalar..

tek kanıtı yok ayrılığımızın..
tek tabutu yok sevdamızın..
bugün tut elimi desem
ne seninki el artık
ne de benim elim... ansızın!

çaresiz hatırlayacağız birbirimizi
senin yüzünde karanlık bir yalnızlık süsü
benim yüzümde ise
geceyarısı aniden başlayan bir ölüm izi..

eski krallığa doğru seslenen silahlı adamların
çatık kaşları arasında doksan derece intikam denizi!




küçük iskender
yine gülümseyebilirim
ya da belki daha çok yalan söylerim,
belki bir avuç fazla ilaç
ya da esaslı bir kesiğe eşlik edebilirim soğuk tenimde,
yine ağlamaz ve sadece acıyabilirim
ya da belki daha çok ağlar ve daha çok acırım bir gece,
inkar edemeyeceğim tüm suçları işlerim
ve cezalanırım tek yürek üstünde.
bir şarkıya eşlik edecek bir acı çığlık bırakırım geride
ve belki sahiden giderim yine,
belki sahiden sesimi yitiririm ve çağıramaz olur dilim,
okumayı söker ama adını telaffuz edemez dilim,
ve belki de ben sadece giderim yine.



adını haykırdım sokaklara,
sadece bir rüyaydı.
kalabalıklara küfrettim,
sadece bir rüyaydı.
sokaklara yalvardım,
sadece bir rüyaydı.
diz çöktüm karanlıklara,
sadece bir rüyaydı.

gökyüzüne ağladım,
sadece bir rüyaydı.
yüreğimi yokladım,
sadece bir rüyaydı.


adını haykıracağım sokaklara.
çıplak bacaklarıma bakıyorum
ve adını anıyorum bir gece
izmarit dumanla buluşur gibi,
ya sen seveceksin küçük parmaklarımı
ya da buz gibi sırtı bir bıçağın.
tanrı yarattı;
ama tahmin bile edemezdi, aşkı.
bir siz vardınız,
çay içerdiniz siz, gözlerinizi bense.



biraz daha az bilirsin belki kendini
biraz daha az bilirsin
biraz daha az
işte
biraz daha çok gibi o, sende.

biraz daha az üşür belki tenin
biraz daha az üşür
biraz daha az
işte
biraz daha çok gezinmiş gibi o, bileklerinde.





kopar göğsümü,
kurut günlüğünde.
derin acı



adın eter kokulu idam gecesi
gitarın kopan teli, ilk gecede birbirine doluşan
ilk gecede birbirini kusan iki sevgili

adına cinayetler işledim, saklamıyorum
itinayla dörde böldüm hayatı
herkese kanlı bir parça düştü, herkese tufan
sıyrılıp gittin çıkardığın yangından

yüzün bir metalin eğrilmesiydi sanki
gittikçe kuruyan bir ağacın en üst dalı
yüzün hançer, yüzün annem, yüzün soytarı

cehennemden yeni çıkmış bir meleğin çığlığıydın
otopsi masasında unutulan
parçasıydın didiklenmiş bir bedenin, rahmiydin
dalağıydın, kalbiydin, sendin
eğilip öpmüştüm her bir parçanı

adın eter kokulu idam gecesi
adın derin bir acı!




Altay Öktem