Bellek Üzerine Pencere (I)



Başka bir denizin öte kıyısında, başka bir çömlekçi geçkin yaşlarında işten el çekiyor.
Gözleri buğulanıyor, elleri titriyor artık, veda vakti geliyor. O zaman başlangıç töreni gerçekleşiyor: Yaşlı çömlekçi genç çömlekçiye çıkardığı en iyi işi sunuyor. Kuzeydoğu Amerika yerlileri arasında gelenek böyle emrediyor; giden sanatçı ustalık eserini başlayan sanatçıya teslim ediyor.
Ve genç çömlekçi bu mükemmel küpü izlemek ya da örnek almak için saklamıyor, onu yere vuruyor, bin parçaya ayırıyor; sonra parçaları toplayıp kendi kiline katıyor.



Eduardo Galeano ( Yürüyen Kelimeler )
ah be güzel,
ben değil miydim esirgeyen seni başka gönüllerin zahmetinden?

ah be güzel,
sakınan seni ben değil miydim başka koyunların hiçliğinden?

yarım yamalak bir uyku gözlerimde,
çekindiğimden üzerine düşler görmeye.

ve bir de çekinirim bilmeye,
asıladursunlar körolasıca sorular içimde.

Ah, Bana Yazılasıca Şiir

Yazmam Daha Aşk Şiiri

Oydu bir bakışta tanıdım onu
Kuşlar bakımından uçarı
Çocuk tutumuyla beklenmedik
Uzatmış ay aydın karanlığıma
Nerden uzatmışsa tenha boynunu

Dünyanın en güzel kadını bu oydu
Saçlarını tarasa baştan başa rumeli
Otursa ama hiç oturmazdı ki
Kan kadını rüzgardı atların
Hep andım ne yaşanır olduğunu

En çok neresi mi ağzıydı elbet
Bütün duyarlıklara ayarlı
Öpüşlerin türlüsünden elhamra
Sınırsız denizinde çarşafların
Bir gider bir gelirdi işlek ağzı

Ah şimdi benim gözlerim
Bir ağlamaktır tutturmuş gidiyor
Bir kadın gömleği üstümde
Günün maviliği ondan
Gecenin horozu ondan


Cemal Süreya (1957)


Halden anlamıyor ne Edip ne Süreya,
Ne zaman otursak masaya,
İçmeyeyim şu sigarayı diyorum,
Yakıyorlar birbirleri ardına.
Sen aşıksın, görmüyor gözlerin, kör olmuşsun dediler o'na.
Bilemediler oysa, o aşıktı, o'nun gönül gözü açıktı,
O gördüğünü duyuyor, duyduğunu biliyordu.

Lady Stardust



''Bir yıldızda yaşayan bir çiçeği seviyorsanız, geceleyin yıldızlara bakmak hoştur. Ve geceleri gökyüzüne bakarsın. Her şeyin çok küçük olduğu gezegenimi gösteremem sana.. Belki böylesi daha iyi. Yıldızım senin için herhangi bir yıldız olsun. Böylece gökyüzündeki bütün yıldızlara bakmayı seveceksin...''


Oku dedi sapozhkelekh, okuyorum. Sen de Lady Stardust, haydi, sen de okuyorsun.



















Beautiful One ile başlıyor olay.


Aynaya bakacak yüzümüz kalmayacak yakında;
Değer verdiğimiz her şeyle birlikte kaybediyoruz yavaş yavaş tüm suretlerimizi.


Öyle güzel bakan abiler, böyle güzel albüm yaparlar;
Taking Me Away olur, These Living Arms olur, The Halcyon Days olur, Samsara, Chimera olur.
Dahası da müzikhaliyetiyle birlikte linkte mevcuttur.
Sevgiler.






















Ve her gece yalvar annene, okkalı bir tokat indirmesi için suratının orta yerine,
Eline al öfkenin dizginlerini ve bırak yine,
Reddediyorsan bu durağanlığı
Bir tokat da sen indir yüzüne ve içine dola ellerini, çek çıkar gafil avlandığın yerlerini, acıma tekmele.
Boşluğa açılan balkondan aşağı tükürüyorlardı, konuşmadan. Kızın yüzüne bakıyordu ara ara bir şey söyleyebileceğini düşünerek, sadece gülümsüyordu o ise, belli belirsiz. Sessizliği fazla uzatmadan sordu kız;
-Bir trajediye şahit olmak ister misin?

Düşünmeden cevap verdi çocuk;
-Hayır.

-Öyle ise gözlerini kapa.

hiçbiryer

hadi,
hiçbiryer'de uyuyalım bu gece,
hiçbiryer'de çöksün düş bu gece üzerimize,
o sözsüz şarkının sesi olsun rüzgar bu gece,
hadi güne uzanalım hiçbiryer'de,
iplerin üzerinde yürüyelim,
yetmedi iplere dolanalım bileklerimizden yüzümüze,
bekleyelim yine de anlatsın bize öyküsünü duvarlar,
o kızla o genç sevişsin yaprakların üzerinde,
bizse kutsayalım aşkı gözetleyen gözlerle,
düşlere imrenelim yine,
yıldız tozlarına bulanalım baştan aşağı,
ağlamaya doyamayalım ve gülmeye,
ve dönelim dönelim dönelim,
kucağına düşelim gerçeğe başkaldıran hayalin,
tam da orta yerine.

bu a ve bu da b

başıbozuk gelişi,
yorgun yüzünden belli olmamışlığı,
duygudaşlığı gülümsemesinde gizli,
ağzıbozuk cümleleri,
kaçırdığı gözlerinden belli ilgi-siz'liği,
uygunsuz cevaplarında denk düşmemişliği,
ahlak değmemiş gözlerinde gezer en içtenliği,
küfre bulanmış dilinde gezinir yalnızlığı,
toza bulanmış saçları gibi dağınık düşünceleri,
daha giyerken yırtılan gömleğinden sarkıyor göğüsleri,
o'nun en sevdiği,
gözlerini mercek edip güneşe yaktığı düşüncelerini,
o tepeye çıkıp,
savurduğu küllerini.
Ve seviştiğimiz tüm günleri geceleri yeniden sevişmek istiyorum tek bir gecede ve tek bir gecede boğmak bedenimi ezen sessizliği.

Çoğullama




Biz bu kendimizi boşuna soruyoruz kendimize
Boşuna asıyoruz onları, boşuna öldürüyoruz
Bu bizim gözlerimizden ufacık şeyler geçiyor - acaba?
Evet, çok değil, bakışırken düzeltiyoruz
Biz ne garip ''iz''leriz ki; doluyuz, bazıyız, avuntuluyuz
Ve bizim en güzel öldüğümüzdür bu: Yaşamak
Ben biliyorum, yalan mı, siz de biliyorsunuz.

Edip Cansever ( Çoğullama / Umutsuzlar Parkı )

Umutsuzlar Parkı'ndan girdik, Tragedyalar'dan çıkacağız, daha çok Cansever yazacağız.

çizen; kevaşe
Çünki ağızdan çıkan söz artık kendi iyeliğine sahipti
Ve dönüp o ağzın yüzüne bile tükürebilirdi.
Kelimelerin, duaların, düşlerin, bakışların, gülüşlerin en içteni, en güzeli, hepimizin olsun, olsun olmasına da, sapozhkelekh senin yüzün çok gülsün, günlerden bir gün bir iftar sofrasında karşılaşmak kısmet olsun. Haydi günaydın, hayırlı olsun ramazan, bol keseden mutluluklara, anlayışa, insanlığa, kabul olası dualara, yaşanılası hayallere gebe olsun. Sevgiler.

sapozhkelekh
düş dileyen kadın,
uyku tutmazdı gözlerini.

düş bileyen adam,
uyku bürürdü gözlerini.

düş kollayan çocuk,
uyku yeşerirdi gözlerinde.

düş ağlattı gözlerini,
bir yüz görümlüğü düş güldürdü.

yer bildikleri düş,
kırk kanat yolu uzakta düş höyük.
ah,
serseri dokunuş.
koynun çok sığ boğulmak için.
hangi uçtu canlı olarak son uğradığımız?
ve hangi dipti tek parça aramayı akıllarına getiremedikleri?
hangi derine çok dalmıştık batık rüyaları gördüğümüz?
kaçıncı metresine denk gelmişti vurgun kabusun?

bir kıyıya fazla yaklaşmıştık,
adını hatırlamıyor hiçbir düş.
hangi kenardı uğradığımız,
boşluğuna imrenip, kendimize delikler açtığımız o çukur?
düş hafızasız,
manidar düşüşümüz kadar tarafsız
ve rahatsız,
sonunu tek parça karşılayamayacağız.

God is dead,
We get to sleep tonight,
Walk with me into the truth,
Out of your lies.

Man equals woman.
I'm just a messenger don't shoot me down.

The army, so faithful,
The killers of reason,
The grief for the crown.

The stupid, the proud,
They blow our houses down!

Exalt yourself,
Do it to stay alive.
Serve your duty,
You must demand, they must abide.
Queer is the universe,
Habit the liberty, destructive in time,
Hunt down your future
and everything you know is not enough to survive!


IamX - Kingdom Of Welcome Addiction

Ateşli Kolaj

...
Bir de kendinden geçercesine ve doymazcasına sevişenler ve bir birayla, bir sevgiliyle, bir cıgara paketiyle, bir mumla doyanlar, yataktan aşağı düşenler ama durmayıp yerde devam edenlere* şapkanı çıkar en azından. Hayatın bitmez tükenmez sayıdaki ara sokaklarında, ucuz otellerinde, kundaklanmış eski hanlarında ve kanamalı bir gecenin sabahında yarasına tütün basan kasabalarda karşılaştığında; şapkanı çıkar.

Bu gece yanımda kal. Hala bir yanım kaldıysa sana temas edecek, sana ıslak bir geceyi ikram edecek, bir enjektör dolusu kanı göbek deliğine doldurup yalayacak bir yanım kaldıysa; yüzünün sana ait olan kısmını al, şapkanı çıkar ve gel; yanımda kal. İstersen yalan söyle bana. Ama içtenlikle yap bunu. **

Koro aynı şarkıyı söylüyor ve biz göktaşı kadar uzağız kendi gerçeğimize. Aynanın karşısına geçip saçımıza bir avuç jöle sürmeye kalktığımızda dilimiz sürçüyor, yetmedi; kaşlarımızı traş etmeye çalışsak bileğimiz burkuluyor. Berbat bir yağmur başlıyor içerde. Bütün şemsiyeler delik deşik, çünkü berbat bir yağmurdan korunmak yasal değildir. Çünkü berbat, kötünün düşmanıdır.***

Küçük bir çocuk kuşlara yem veriyorsa, Mahmutpaşa'da bir çırak atıp sırtından çamurlu koliyi gökyüzünü tırmalamayı seçiyorsa, matematikten pekiyi alan bir öğrenci 1-A sınıfının sıralarına benzin döküyorsa -ki bunlar oluyor şu anda- yanımda kal.

Bilirim, iki elin kanda da olsa o çocuğa o kibriti götürürsün sen.

Beni unut. Yalnızca ateşi hatırla. Erdemli bir yangını çıkartan her çocuğun sığınacağı kadar geniş, kırmızı bir yüreğin var senin.

Unutma, hiçbir sistem yıkılmayacak kadar güçlü değildir ve aşınmaz değildir insanın derisi.

Allen Ginsberg*
Depeche Mode**
Boris Vian***


Altay Öktem (Hayat Bazen Çentiklidir)
nefesini tutar gibi zamanı tutuyordu ciğerlerinde,
geceden ayrılmaya yeltenen gün zorluyordu göğüs kafesini,
acıyordu eti harekete yeltendikçe saniyeler,
bileklerinden asılmıştı an göz bebeklerinin derinlerinde,
gece güne dönecek,
an iplerini çözecekti göz kapakları yüzünü örtse,
kırpmadı gözlerini,
zamanı boğdu nefesiyle,
saniyeler etlerini deldi geçti
ve can çekişti gün gecenin gözleri önünde.

...
Senede bir gün denir, ama değildir, bazı mahallelerin her günü bahardır niyeti gerçek olana. Güneşli ilk cümleler buralarda kurulur, uzayıp gider, trenden, yelkenliden, açıkdenize varır. Gidişi, dönüşü hep ilk sıçrayışına benzer. Tasfiyeye dayanıklıdır, paketlenip gözden uzak köşelere taşınmaya direnir. Zorla götürülürse de onları da kendine benzetir. Bir göz kırpmasıyla şenlik çadırı kurulur. Coşkuya kendini bırakanların sözü, hikaye gizlemek zenginlerin işi diyerek başlar, güneş doğana dek tükenmez.

Pelin Özer ( İz 2009/3 )

Geriye Dönüşsüz

Her yüz kabulü parçalanmayı çağıran eliaçıklık,
ama,
Yüzüm yanındadır seninkinin, sırlı camın değerbilirliğinde,
İmgeleriz birbirimizi içsel yakarıyla, bilirim.
Sakınmayla ertelediğimiz, gecikmiş an,
Kurtulsun dilerim kuşkudan; sorusundan gerçek mi, gerçek mi?
Budur çünkü kesen elleri, göğümüzü şaşırtan,
Alıkoyan yağmur kokan otlardan bedenlerimizi.
Budur sorgulayan özdeş isteklerimizi, bağlansın mı bağlansın mı bebekliğe?
İçinden geçmeyi seçerken bir durallığın,
Ürkünç devinimine zincirleme korkusu; o esriten kızıl değişimin.
Şimdi gözyaşı ve endişe küplerini gizliyor aşk, kanadında.
Bilemediğimiz ayin, şarkılarını bekletiyor dil için!
Kaçtığımız her kare duvarına ekleniyor yuvarlak avlunun, üçgenleri yok ederek sonunda tutsak edileceğimiz!

Nilgün Marmara
İçine sıçmak için eşelediğin toprak gibiyim
Tırnaklarını göğsüme her batırışında kan kaybediyorum
Can damarlarım göğüs uçlarım
Ağzın içimden daha ılık, alabildiğine ıslak
Kendi kendini emebilsen beni çoktan terkederdin
Henüz haberin yok ağzının tadından
bir gülün kokusunu alıp burnuna, taşıyabilirdi öbür ucuna dünyanın.
şimdi ise, bir gül yalnızca durduğu yerde kokuyor.