kalın bir kitabın yavaş yavaş yırtılmaya başlayan köşesinden aşağıya doğru inen,
üstüste yığılı kitapların ağırlığıyla şekillenmiş,
incelikli bir köşegen gibi,
ne yazık ahşap olmayan masanın üzerinde uzanan zarif bir toz bulutu
ve ağır kavisli sigara dumanı...

kalın kitabın ismi sızlıyor; ''sonrası kalır''..
1,2,3,4,5,6,7'de bırakıyorum kitapları saymayı
ve belki de diyorum tek tek tüm sayfaları saymalı
ve belki de tek tek tüm cümleleri
ve belki tüm kelimeleri
ve belki de tüm heceleri
ve belki tüm harfleri,
sabırla,
şefkatle,
öfkeyle,
ama ''sonrası kalır''
ve ''gözlerim sığmıyor yüzüme''.


bütün bir gece kendi kendime tekrar ettiğim gibi
ve hiç de konumuzla alakası olmayarak,
'lale devri bitti' diyorum kendi kendime,
lale devri bitti!
gözlerinin içine baktım;
kim bilir ne fırtınalar kopuyor içinde,
kim bilir ne fırtınalar dinmiyor?
ve sonra sessizce uzaklaştım aynanın önünden,
karanlık sokağı ayaklarımın altına aldım.
rüzgarın savuramayacağı kadar ağırdı saçlarım
ve üşütemeyeceği kadar soğuktu tenim.