''..kasketim eğip üstüne acılarımın
sen yüzüne sürgün olduğum kadın
kardeşim olan gözlerini unutmadım''
çocukluğum bir çiçeklenir, bir bozguna uğrar,
yitirdikçe yinelenir bir anı.
pek adil değil
hiçbir gözyaşı
bir gözün diğerine hatrı
bir sözün hep bir diğerine
ne olur ağla
tüm o yaşanmışlığınla

 


diz boyu papatyalar...

''yüreğimde kesik bir güvercin kanat çırpıyor. acısa.'
'


-kızım, babanla konuştum, seni bize yollamayacaklar bu kış. 
onların yanında kalacaksın. yaramazlık etme sakın...  
Bu çocukluğun var ya. Hiç yitirme onu, bazıları yitirmezler. 
Sen öyle bir çocuğa benziyorsun. Korun.

-Olur, söz.
kağıttan bir balık çizdi.
balık mermerde yüzdü.
balık suyu sevmedi.
''
seni hiçbir dünya telaşına değişmedim ben.
evlerin ve kalabalığın ağırlığını sana üstün tutmadım.
yoksulluğun acısından hafif bilmedim acını.
kaba adamların kalın sesi örtmüştü ülkeyi.
güzellik, insanların gelecek düşlerinden çoktan çıkmıştı.
kimsenin ortak türküsü yoktu ve kimse türküsünü bir başına söyleyemiyordu.
bir yere gitmeden, gelecek birisini bekliyordu herkes.
koro halinde susuluyordu ve yalnızca yüksek sesle konuşanlara inanır olmuştu insanlar.
incelik yalnızlığa dönüşe dönüşe bitmişti.
şiddetin coğrafyasında elbette gökyüzü bir lükstü ve ancak yağmur yağınca anımsanıyordu.
gittiği en büyük uzaklık evinden işi olanlara, ne aşk, ne özgürlük, ne barış anlatılabilirdi.
seni korumak için karşı durdum tüm bunlara. dünyayı senden geçirerek sevdim.
geri çekilmem yakışmazdı seni sevmeme.
günlerdir yoksun. öfkeni bile özledim. nasıl bir uzaklıktan geleceksin bilemiyorum.
ayrılıktan medet umar oldum. kaşlarının işaret ettiği yerde duracağım...
ömrümden öteye taşıdığım çocuk...
ya sen bu ülkede doğmasaydın, ya ben aşkı herkes gibi bilseydim...
''
bütün ağaçlarla uyuşmuşum
kalabalık ha olmuş ha olmamış
sokaklarda yitirmiş cebimde bulmuşum
ama ağaçlar şöyleymiş
ama sokaklar böyleymiş
ama sizin adınız ne
benim dengemi bozmayınız

aşkım da değişebilir gerçeklerim de
pırıl pırıl dalgalı bir denize karşı
yangelmişim diz boyu sulara
hepinize iyi niyetle gülümsüyorum
hiçbirinizle dövüşemem
siz ne derseniz deyiniz
benim bir gizli bildiğim var

sizin alınız al, inandım
sizin morunuz mor, inandım
ben tam dünyaya göre
ben tam kendime göre
ama sizin adınız ne
benim dengemi bozmayınız




tel cambazının
tel üstündeki durumunu anlatır şiirdir


turgut uyar
çünki bahar, önce gözlerine gelir sevgilim.
''Biri susarak okunu tanıdı, öbürü kusarak okunu kırdı.
Kaçınılmaz bir zavallılık ve bana açıklıktan sözedivermiş,
netlik, doğruluk, yalınlıktan; içi, götü, ciğerleri, kalbi, böbrekleri titrerken...
Beni hiçbir ışığın altında görmeyecek o! Bildiği hiçbir ışığın! Çünkü ışığı yok onun!''
bin gece koynunda ağlayınca bir gül,
ellerin hiç kanamadan sevebilirsin dikenlerini onun.

yüzüm kırmızı kokuyor, benim
ellerim gün kurusu.




A Rose Among Thorns

kendi savaşını başlat.
mermisiz silahını doğrult onlara.
beyni hedef al, kalbi yaşat. gürültüyü sustur, müziği aç.
ışıkları kapat ve uyuyan resmi uyandır.
susarken ne demek istediğini çok iyi anlıyorum.
üzgünüm, bu ben değilim.
yağmur bir kuyuya yağarsa kuyu dolar.
ama kuyuyu anlamayan, kuyuyu dolduran suyu anlayamaz.
üzgünüm, bu ben değilim.
içimdeki boşluğu sığdıracak bir yer bilmiyorum.
gökyüzünün bittiği yerdesin.