OTUZ İKİ KISIM TEKMİLİ BİRDEN: CEMAL SÜREYA
1. Orta boylu, zayıf, kumral saçları dalgalı, geniş alınlı, iri kahverengi gözlü, uzun ve derin kirpikli, kar beyazı dişleri olan oval yüzlü bir adam…
2. Nüfus cüzdanındaki adı Cemalettin Seber’dir.
Başlangıçta, Cemal Süreyya diye yazar adını.
Üvercinka adını verdiği sevgilisiyle girdiği iddiada kaybeder ikinci
‘y’ harfini ve o günden sonra bir daha hiç kullanmaz. Borcuna bu kadar
sadıktır. Güvenilir insandır.
3. Doğuludur.
Erzincan doğumludur.
Göçebedir. Muhacirdir.
Sürgündür. Uçurumda açan çiçektir.
Beyaz gülüşlü bir kardelendir.
4. Zor ve olanaksız olanı dener, başarır. Belki bu nedenle düşünce
kökleri derin, dünyanın ve insanların resmini çekmek için bir fotoğraf
makinesi gibi kısık gözleri abartısız bir derinlik ve dikkatle çevresine
dönüktür. Belki zekâsı onun için bu denli parlak; derviş yüreği
gösterişsizdir.
5. Erzincan, Bilecik, İstanbul, Ankara… Sonra
bütün bir Anadolu… Göçebelik hiç bitmez. Hangi şehirdeyse orası,
yalnızlığın başkentidir.
6. Bütün başarılarını Ankara’da kazanır, İstanbul’da harcar.
7. 26 yılda 29 ev değiştirir, adres olarak PTT’den kiraladığı posta kutularını kullanır.
En son yaşadığı evin bulunduğu sokağa Cemal Süreya adı verilir. Hiçbir şeyi yoktur akıp giden sokaktan başka.
8. Haydarpaşa Lisesi’nde parasız yatılıdır. SBF’nde maliye ve iktisat
bölümünü seçer. Ece Ayhan, Sezai Karakoç ve Muzaffer Buyrukçu’yla
arkadaş olur. İyi notlar da alan kötü bir öğrencidir.
9. Maliye
müfettişliği, devletin en büyük kariyerlerindendir. Yılda 3-5
üniversite mezununun girebildiği bir memuriyettir ve bunu SBF’nin göçebe
öğrencisi Cemal Süreya başarır. Hayat için, büyük bir başlangıçtır.
10. Küçük bir grup içinde Ahmet Cemil acıları yaşar. Dostoyevski
hayranıdır. Yalnızdır. İçe kapanık ve çekingendir. Son derece utangaç ve
sessizdir. Gidip bir dükkanda bir şeyin fiyatını soramaz. Başkalarına
sordurur çoğu zaman. Bir şeyin yarım kilosunu alamaz.
11.
Memuriyeti sırasında görevle gidip l yıl kaldığı Paris’ten getirdiği
arabayı satıp dergi çıkarır. Papirüs macerası belki hak etmediği ilk
yenilgidir.
12. Papirüs serüveninden sonra tekrar döner
memuriyete. Bu kez iddialı olarak: Maliye Tetkik Kurulu üyeliği ile
başlayan çizgi Darphane ve Damga Matbaası Müdürlüğü ile noktalanır.
Maliye Bakanı Yılmaz Ergenekon önyargılı teftişinde hiçbir olumsuzluk
bulamayınca ‘Her şey yolunda, ama burayı pek temiz bulamadım.’ deyince
Cemal Süreya da ‘Burası bir iki saat öncesine kadar hiç kirlenmemişti.’
karşılığını verir. Yüreği hariç, bütün kapıları açmıştır bakana.
13. Artık kendini memuriyette ispat etmiştir, emekli olur. Kartviziti
de hazırdır: Şair ve eski genel müdür. Emekli ikramiyesini şiire
yatırır. Yeni mesleği kelime kuyumculuğudur.
14. Paranın egemen
kılınmak istendiği bir dünyada yalnız şövalyelerden biridir. Kalemini
çıkarıp en önde hücuma geçecek diye boşuna beklenir. Düşene tekme
atamaz, yüreği kaldırmaz. O vakit ne yapar? Oturup şiir yazar.
15. İnsan, şair olunca başka şey olmaz mı? Onun kadar değişik, renkli
alanlara yayılan şair pek azdır. Şiir dışındaki uğraşları yalnız ekmek
teknesi değildir. Yaptığı işte mutlak başarı sağlamalıdır. Yenilgiyi
kabullenmek zordur.
16. Yapısında hep ikilemler vardır. Kendini
tatmin mi, yoksa topluma hizmet mi? Bocalar bu ikisi arasında.
Tutkuludur Şiir tutkusunun bir yanında, kendini ispat etme, önemli,
tanınan biri olma isteği de vardır.
17. Alınganlık, kırıcı
yapar onu. Aniden parlar. Çok rahat arkadaş olur, dost olmaz.
Arkadaşlarına çok fazla bağlanır. Çoğu zaman arkadaş yerine mürit arar.
Sesinde hep uykusuz bir Türkçe vardır. Konuşurken gözlerini hep kısar.
Her zaman Bir Tereddütün Romanı gibi konuşur.
18. Hoşgörünün en
somut simgesidir. Bağışlayıcıdır. İnsanları iyi olan yanlarıyla sever.
‘Hayır!’ demeyi bilmediği için başına gelmeyen kalmaz. En yakın
çevresinin içinde dağ başları kadar yalnızdır.
19. Gülümsemeyle
hüzün yan yanadır onda. Özgürlük ve kendine güvenle lirizm; sıkıntı ve
bunalımla ince alay iç içedir hayatında ve şiirinde.
20. 2000’e
Doğru dergisindeki portreleri ve söz senaryoları, derginin en çok
okunan sayfasıdır. 99 Yüz adıyla bir kitap yayımlar. Portre yazımında
bir çığır açar.
21. Arkadaşı Muzaffer Buyrukçu’yu da kattığı
bir fantezi bildiri geniş yankı uyandırır. Turgut Özal’a bir intihar
çağrısı yapar: ‘Ülkemizi sizden / Sizi de kendi özel sıkıntılarınızdan /
Kurtarmak için / Arkadaşım Muzaffer Buyrukçu’yla / Bir önerimiz var:
İntihar etmelisiniz! / Ben ve Buyrukçu bu konuda / Dostça omuz veriyoruz
size. / Gelin, halkın önünde, / Üçümüz birlikte intihar edelim / Yer:
Kadıköy eski iskelnin önü / Gününü ve saatini siz saptayın / Ülkemiz
sizden kurtulsun / Biz de bir işe yaramış olalım’
22. Elli
yıldır sustuklarını söyler düzyazılarında. Aydın, demokrat geçinenlerin
ucuzlaştığı bir ortamda, taviz vermeden, boyun bükmeden, el etek öpmeden
kenara çekilip ayakta, dik kalabilmeyi seçer.
23. Ülkü Tamer, onun için ‘Cemal: Atlas okyanusunda fıratın salı / Zap suyunda Alp çiçeği’ der
24. Bütün sevgililerine ‘Annem çok küçükken öldü / Beni öp sonra doğur beni’ diye seslenir.
25. Kendi kendine mektup yazar. Aşk, ona göre aynı masada
mektuplaşmaktır. Ütopyası, kendi mektubunun postacısı olan kızdır. Hep
âşıktır. Dört kez evlenir. Nerde bir çift göz görse tutar onu
sevgilisine tamamlar.
26. Bir ara Cemal Süreya ile birlikte
yaşayan Tomris Uyar, 1964’te Ülkü Tamer’le, 1967’de Turgut Uyar’la
evlenir. Aynı dönemin üç şairine eş ya da sevgili olmuş Tomris Uyar
hakkında hiç konuşmaz. İçlenmek zenaatında ne kadar usta olduğu bilinir.
Hüznün kuşlarını canıyla besler.
27. Bir oğlu bir kızı vardır.
Oğlu Memo Emrah’tan çok çeker. Ölümüne yakın oğlundan dayak yer.
Kızının nikâhında bulunamaz. Çünkü, haberli değildir.
28.
Parasız günlerinden birinde kızı Ayçe’ye şiir karalamalarını vererek
‘Bunları sakla, ileride para eder.’ der. Kızı, şiirlerinin ne kadar
saçma olduğunu söyler.
29. Kadıköy sahilinde yürürken her an karşıdan Fazıl Hüsnü Dağlarca gelebilir düşüncesiyle önü hep iliklidir.
30. Şairi, şairden başkasının tanımadığına hep üzülür. Bir gün
duraktaki yolcular arasında otuz yaşlarında bir adam Pazar Postası
okuyordur. Hem de Cemal Süreya’nın şiirinin bulunduğu orta sayfayı…
Adama ‘Nasılsınız efendim, ben Cemal Süreya’ diye yaklaşır. Adam,
‘Memnun oldum. Ben de Nuri Pakdil.’ der.
31. ‘Gün gelir anılar
da değiştirir sözcüklerini’ Sezai Karakoç, Mülkiyeden arkadaşıdır. Ona
hep ‘Sezo’ der. Ankara’nın hür hayalli çocuklarıdır o sıralar. Sezai
Karakoç’la Ankara’da görüşmek ister. Ancak, Karakoç’un ‘Sen benimle
randevu almadan görüşecek adam mısın?’ sözüne çok kırılır.
32. Elli dokuz yaşında, yedi kırlangıç ömründen dört yıl alacaklı ölür. Ölümü siyah bir kâkül gibi alnına düşürür.