sus pus işlenmiş bir cinayet kadar ıssızım yokluğunda ve sen gidişinin bilmem kaçıncı yıldönümünde attığın naraların yasını tutarken gövdem sesinin yankısını arzuluyor kapalı kapılar ardında ve yatağının sessizliğini özlüyorum dün gibi ve soğukluğunu arıyorum teninin yetim bırakılmış bir kış gecesinde çünki sen gideli mevsimler sık değişti ve sen gelmeyeli hiçbir mevsim hüznüme denk düşmedi kim bilir günün birinde ben o şehri küfürler eşliğinde yakarsam ve talan edersem eğreti denizleri ve bir allahın kulu da çıkıp diyemezse bana dur yazıktır bunca ızdıraba ve bir saniye düşünmeden atıverirsem kendimi dehşetin ortasına ve tek ümidimse seni yaralı kurtarmak bu yangından yine de bilsem yüzüne bakmayacağını bu şehrin göz göre göre
...

Hiç yorum yok: