aynı köşesinde yüzlerce genç kızın delirdiği bir sokakta yürüyorum
onca delikanlının avlusundaki ateşte tüylerini tütsüledikleri evi görüyorum
epey yaşlanmış kırmızı saçlı kadının bir odasında kızlığını kaybettiği oteli geçiyorum
birkaç orospunun yaslanarak iş bitirdikleri büyük demir kapıyı gerimde bırakıyorum
henüz misketleri ceplerinden dökülmemiş veletler ardımdan küfrediyorlar dönüp bakmıyorum
sevdasıyla birlikte aklını da yitirmiş yirmi üç yaşındaki kızın
her sabah kirli ve ıslak iç çamaşırlarını astığı iri gövdeli ağacı da geçiyorum
oyuncaklarının üzerindeki boyaların dökülen yerleri pas tutmuş parka giriyorum
tek zinciri kopmuş salıncakta sallanıyorum ve merdivenleri olmayan kaydıraktan düşüyorum

Hiç yorum yok: