Gece Gündüz

Nerde, içinde mi oturur sözcüklerin,
Cebimde gezdirirken düşürdüğüm tanrı?
Ondan etekleri kaldırıp bakıyorum.
Bakıyorum bir leke, bir çalgı sadece!
Ondan çalgılar çalıyorum gece gündüz
Bakıyorum, ne yeteri kadar ağacım,
Ne çakılım, ne insanım yeteri kadar.
Türlü giysilerle çıplağım, üşüyorum.
Bakıyorum yalnızım, bir türkü sadece!
Ondan, ondan işte bu türkü gece gündüz.

Oktay Rifat




Nerde, sözcüklerin içinde mi oturur tanrı?
Düşerken dünyayı acıtan bir yanı var,
Ondan sözcükler bunca üzgün, kıvamlı.
Bakıyorum bir pıhtı, bir seccade sadece,
Ondan duaları susuyorum günde beş vakit,
Cebimden düşen bir tanrıyı suluyorum!
Aslında ne suyum, ne ağacım yeteri kadar,
Ne taşım, ne insanım, ne de gökyüzü.
İstesem ben de sorardım sarı çiçeğe,
Çıplaklığım sizin için ciddi bir engebe.
Yalnızım, bir suyun sesini duyuyorum,
Ne taşım, ne insanım yeteri kadar.
Ondan, gece gündüz içimde,
Ondan, ondan işte bu yeşeren endişe.

Altay Öktem

(yasakmeyve ekim05)(büyülü bahçe)

1 yorum:

Antidoto dedi ki...

bütün öğrendiklerimizi yalanlayan
koyu bir sis perdesiydi
tenimi yalayıp duran pürtüklü dili

seri cinayetler işliyorum kimse inanmıyor buna
traş oluyorum örneğin, yüzümü yıkıyorum
rastgele ateş ediyorum insanlara
kemiklerimi tırmalıyor içimde hırçın bir kedi

bir sigara yakar gibi yapıyorum, gerçekten de
kendimi korkunç inandırıyorum buna
beyaz kaygan ellerin hala boğazımdaymış gibi
gülümsüyorum bakıp bakıp ıslak bacaklarına

yemin ederim aşk değil bu, sevişme hiç değil
özlemle ilgisi yok, korkuya da uymuyor...

geriye bir tek pandik kalıyor

Altay Öktem