seni ne kadar sevsem,
az.
az.




her gün, her an bir şeyler öğrenmek için bakıyorum etrafa, gözlerim bomboş bakıyor, zihnim gördüğüm sahnelerle doluyor bakışlarım yakaladığınca. sessiz kalabildiğim kadar kayıtsız kalamıyorum, bakışlarımı boşalttığım kadar hislerimi geri çekemiyorum, ne kadar boş bakarsam bakayım, ta içimde hissediyorum. her an bir şeyler fısıldıyor kulaklarıma, öğrenmek demekten kaçıyorum, bilmek, olan bitene tanık olmak, varlığının bilgisine ermek gibi, her an bir başkasıyla yüzleşiyorum, ve bir sonraki an bir başka 'olmakta olanla'. çıkarımların sonu yok hayattan, yaşanmışlıklardan. farkındalıkların dönüşü hep bir cümleyle oluyor, uzun saatler zihninde tırnak içine hapsedilmiş bir cümleyle yürüyorsun ve ilerleyen saatlerde cümlen edinilmiş bir bilgi çukuruna dönüşüyor zihninin bir köşesinde. çukurlar açıldıkça açılıyor, çoğaldıkça çoğalıyor, yenilip yiten zihnin yaşlanıyor.
leon: frida? ne kadar acı çektin?
ve günlerden bir gün müzik kanallarında dolanırken rachael yamagata isimli ablanın faster isimli şarkısına denk geliyorum ve şarkıyı edinip dinledikçe dinliyor dinledikçe keyiften meste giden yolda ilerliyorum ilerlemesine de albümü playliste atıp uyurken uyumazken uyumaya çalışırken bir şarkı daha bitmeden uyumamaya direnirken dinledikçe dinliyorum da dinliyorum da şiddetle tavsiye ediyorum da yüklüyorum da link de veriyorum.